Yol kenarında doğum yapan kadınların öyküsü;
Yol
kenarında doğum yapan kadın hikâyelerine Karadeniz'de çok rastlanır.
1970'li yıllarda bile yaşanan bu olayların günümüzde birçok tanığı var.
Trabzonlu Orhan Tekeoğlu da bu isimlerden. Tekeoğlu, bir gün
çocukluğunu geçirdiği Elevit yaylasına çıkan yolda bir kadına rastlar.
Karnı
burnundaki kadın, sancısı gelince hemen oracıkta mola verir ve kendini
bu sancıya teslim eder. Kısa bir süre sonra ise çocuğunu kucağına alır,
sepetine koyar ve hiçbir şey olmamış gibi yoluna devam eder. Çünkü
evden, yaylada ot kesmek üzere çıkmıştır. Geri dönmek gibi bir şansı
yoktur. Çocukluğunda tanık olduğu bu olaydan çok etkilenen Tekeoğlu,
Karadeniz kadınının bitmeyen çilesini anlatan bir belgesel çekmeye
hazırlanıyor. Belgeselin adı 'İfakat', yani doğum sancısı...
Herkes
bilir ki, aslında Karadeniz kadınının öyle çileli bir imajı yoktur.
Komiktir, eğlencelidir, umut doludur, aynı zamanda da çok çalışkandır.
Türk sinemasına da bu yönleriyle yansır. Hamsiköy'ün güzel kızı
Güllü'nün bu imaja katkısı büyük. Tekeoğlu, "Oysa bu imajın arkasında
yatan bir dram, acı ve keder vardır. Bunun üstü hep örtülür,
görmezlikten gelinir. Biz bu perdeyi aralamak için yola çıkıyoruz."
diyor. Belgeselin çekimleri ilkbaharın ilk günlerinde başlayacak. Yani
yoğun iş temposunun başladığı zamanlarda...
Tekeoğlu, kamerasını
önce 'toprak kaldıran kadınlara' çevirecek. Kışın yağmur ve kar
nedeniyle dik yamaçlardan aşağıya inen topraklar, ilkbaharda kadınlar
tarafından sepetlerle doldurularak tekrar aynı yere taşınır. Toprak
kaldırma adı verilen bu olay, kadınların çileli yolcuğunun ilk
adımıdır. Daha sonra onlarla birlikte mesire yerlerine, en son ise
yaylaya çıkacaklar. Kah şenliklere katılacak kah yaylada kış için
yapılan hazırlıkları kaydedecekler. Tekeoğlu, "Türkiye'de kadın olmak
çok zor, ama Karadeniz'de kadın olmak daha da zordur. Erkeği genelde
gurbetçidir, evin tüm yükü kadının üzerindedir. Kaynanasının
kaynanasıyla bile aynı evde oturanlar var ki, gel çık işin içinden.
Kader dedikleri bu işte. Biz burada yüzyıllardır süregelen bir yaşam
biçimini anlatmaya çalışacağız.
Görseli ve konusu çok sağlam
bir belgesel olacağına inanıyoruz." diyor. Orhan Tekeoğlu, ilk kez bir
belgesel çekiyor. 20 yılı aşkın süre basın sektöründe çalışmış.
Türkiye'nin ilk borsa muhabirlerinden. Borsa, endeks, hisse senedi,
lot, spekülasyon, manipülasyon diye uzayıp giden ekonomik terimler
arasından hayatının elinden kayıp gittiğini hissedince istifa etmiş.
"Oysa benim özlediğim şeyler yeşil vadiler, rüzgâr, yağmurdu. Yani
doğa. Entrikalardan, oyunlardan, yalanlardan ve ikiyüzlülükten uzakta
kalmak istiyordum. Önce yapacağım işin hayalini kurdum, sonra
Milliyet'ten ayrıldım." sözleriyle anlatıyor bu durumu.
SEVİNÇ ÖZARSLAN